ÇAYDANLIK

Affınıza sığınarak bir soru ile başlamak istiyorum: Bu satırları okuduğunuz sırada eğer evde iseniz ocağın üstünde çaydanlık var mı? 
Varsa da su kaynıyor mu içinde?
Ocağınız, ateşiniz, çayınız, suyunuz varsa hemen hemen her gün çay demlemiyor musunuz o çaydanlıkta?
Muhtemelen yıllardır aynı çaydanlığı kullanıyorsunuz. Belki yedek çaydanlıklarınız da var dolaplarda. Olur da kalabalık misafirlere mahcup olmamak için bekliyorlar bir köşede...
Peki hiç unuttunuz mu ocaktaki çaydanlığı? Düşünün lütfen! Unutmuşsun çaydanlığı ocakta, dakikalardır belki saatlerdir kaynıyor. Alt demliğindeki su buharlaşmaktan tükenmiş, ateş açık, ateş bu; illa yakacak gücü yettiğini. Çelikle kavga eder ama bir türlü eritemez, gücü yetmez çeliğe ocaktaki ateşin. Ama alt demliğin canı çok yanar; yanan, kaynayan su değil kendisidir artık. Kendisinden başka kimseyle paylaşamaz o ısıyı, kendi kendine yanar. Ya üstteki demlik? İçilmemiş, gerek görülmemiş, fazla kalmış ya da unutulmuş çay vardır o üst demlikte. Ama nasıl çay? Gittikçe siyahlaşır, gittikçe  acılaşır, gittikçe geceye benzer. İşte öyle bir çay vardır...
İşte ben de tıpkı bu gece ki gibi kah o unutulmuş çaydanlığın alt demliği gibi oluyorum kah üst demlikteki kalmış çaya benziyorum...
Peki ya diğer geceler?
Diğer gecelerde ben; hani kıyıda köşede bekleyen yedek çaydanlıklar var ya işte bazende onlara benziyorum. Gerekmedikçe akla bile gelmeyen, bir köşede unutulmuş, yalnız, cansız, soğuk...


Uğur BAĞCI    



Yorumlar