PERŞEMBE

Bugün bir misafirliğe gitmem icap etti, gittim; tek başıma değil, tüm yalnızlıklarımla tüm tasalarımla beraber gittim. 
Hatta giderken 'bende gelebilir miyim?' diye rica etti ruhum, gel dedim.
Hani olur ya bazen; bir yerlerde olursun ama sadece bedenen, ruhen başka yerlerdesindir ya ondan.
İşte bugün ruhum da bedenime eşlik etmek istedi, o da sıkılmıştı evden .
Misafirliğe gittik. İki yaşlı insan ve biz: Ben ve ruhum oturuyoruz, mobilyalar da yaşlı, çaylar geldi.
İki yaşlı Kadıköy insanı, 50 senedir Kadıköy'de ikamet eden insanlar.
İki yaşlı insanla konuşuyoruz. Sohbet taptaze, çaylar da öyle. Kah eskileri raftan indiriyoruz kah gündemi tartışıyoruz. Çayları soğuyor, belki de unutuyorlar içmeyi. Tazelemek gerek, belki ocağın altı da kapalı belki bunu da unutmuşlar, yaşlılık işte diye içimden geçiriyorum.
Biten bir seneyi daha konuşuyorlar: 2018 de bitti diyorlar. Evet, 360 gün geçti, 5 gün kaldı..
Çayım bitiyor, bardağım soğuyor, ben soğuyorum, çekiniyorum, utanıyorum yeni çay istemeye, yaşlı teyzemin sormasını bekliyorum; belki sormayı da unutuyor, kim bilir. Ziyanı yok diyorum kendime: Sohbetleri öyle güzel ki; dünyanın en güzel çayını içtim diyorum bu yaşlı insanlarla. Halbuki Rize çayına tenezzül etmem.
Yazıya geçiriyorum bunları, arkada da 'Kakıköy Kızı' çalıyor. Dinleyin seversiniz. Öyle umuyorum. Ben Kadıköy'ü çok seviyorum nokta
Uğur BAĞCI

Yorumlar