MARTI

Artık eskisi gibi hissedemiyorum, eski kavgalarım yok benliğimle ve senle ve dünyayla, yalnız kuşlarla devam ediyor, hem kavgam hem sevdam...
Öyle imreniyorum ki onlara; her biri gökyüzünde uçarken sanki gülüp geçiyor sanki dalga geçiyorlar benimle, bizimle, insanlıkla ve bununla da yetinmiyor bir de üstümüze sıçıyorlar...
En son Kadıköy'de bir görüşmeye giderken en sevdiğim siyah gömleğime bir martı sıçmıştı. Ondan önceki de yine Kadıköy'de rıhtımda başka bir martı tarafından yapılmıştı, belki de aynı martıydı.
Martı bir düşman edinmiş olabilirim, olsun bu da güzel, çoğu düşmanımdan daha akıllı ve cesurlar bence ve yine olsun martıları yine de seviyorum hele Jonathan Livingston'ı. Bugün bu vesile ile bir daha okudum o muazzam kitabı, gerçekten uluslararası çok satan bir öykü olmayı hak ediyor.

Sevdam demiştim, onların bu gamsız ve özgürlüklerini sahil kenarından ya da bir terastan kıskanarak ve imrenerek izlemek. Sahilde havalı havalı uçmaları ve denizlere 4 mevsim istediği saatte girip çıkmaları, gökyüzüne doğru yükselmeleri ve havada kanat çırpmadan süzülmeleri, hep mavi hep beyaz, hep huzur hep umut...

Kavgam ise bana haksızlık etmiş olmaları 2 kere, halbuki ne insanlar var ; suratlarına, ağızlarının ortalarına sıçılmayı hak eden milyonlar var bu şehirde. Siz onları bırakın da gelin benim en sevdiğim siyah gömleğime yapın pisliğinizi, ehh oldu mu şimdi 'Martı' kardeş..!
Uğur BAĞCI



  

Yorumlar